Çağlayan’ın sürpriz sergisi neden önemli?

İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak çağdaş sanat fuarı Contemporary Istanbul başlıyor yarın itibarıyla.

6322308f86b24a1914f912ef.jpg


Bu durumda şehirde daha birçok sergi var.

Beni en çok heyecanlandıran, Pilevneli iş birliğiyle Sakıp Sabancı Müzesi’nde bugün açılacak olan Hüseyin Çağlayan sergisi: “Souffleur.”

Sergi, Hüseyin Çağlayan’ın bedeni ve modern antropolojiyi bir çıkış noktası olarak aldığı ve tarihsel olayların tüm görünmez etkileriyle birlikte günümüzde medyanın neden olabileceklerini incelediği yeni üretimlerinden oluşuyor.

Evet, Hüseyin Çağlayan’ı moda tasarımcısı olarak tanıyoruz.

2000’de sonbahar-kış defilesinde sehpayı eteğe çevirdiği koleksiyonuyla moda tarihinde kendine yer edinmişti.

Kendisi artık bu sehpa etekten hiç söz etmek istemese de hâlâ tüm tasarımlarında transformasyon öne çıkıyor.

Sadece modada değil, tasarladığı yemek takımlarının bile merkezinde transformasyon var.

Sanat eserlerine gelince, 2005’te Venedik Bienali’nde Tilda Swinton’la yaptığı “Olmayan Var Olma” adlı video çalışması hâlâ çok net aklımda.

Bennu Gerede’nin yer aldığı filmden Sertab Erener’le yaptığı “Üzgünüm Leyla” enstalasyonuna birçok işini biliyoruz.

Hüseyin Çağlayan müthiş bir yetenek, bağımsızlığını koruyarak 28 yıldır global moda dünyasında ayakta kalmayı başarabilmiş sayılı tasarımcıdan biri.

İngiltere’de yaratıcı endüstriye katkıları nedeniyle daha 36 yaşındayken Kraliçe Elizabeth’ten MBE nişanını almasına, Rihanna’dan Lady Gaga’ya birçok yıldızı giydirmesine rağmen hâlâ çok mütevazı.

Marc Newson, Thomas Heatherwick ve David Adjaye gibi değerli isimlere de verilen Londra Tasarım Madalyası’nın da sahibi aynı zamanda.

Hatta Saddler’s Wells Tiyatrosu’nda dans gösterisi “Gravity Fatigue” (Yerçekimi Yorgunluğu) adlı bir eser bile sahneye koydu, sadece kostümlerini tasarlamakla da kalmadı, tüm kreatif direktörlüğünü de üstlendi.

“Bir moda tasarımcısından disiplinler arası bir isme dönüştü” diye özetliyor Wallpaper dergisi Hüseyin Çağlayan’ı.

Hüseyin Çağlayan şimdi dünyanın önde gelen üniversitelerinde ders veriyor, Uzak Doğu’da önemli markalarla iş birlikleri yapıyor.

Çok yönlü bir yetenek ve değeri ne yazık ki Türkiye’de yeterince bilinmiyor, her ne kadar Hüseyin Çağlayan yurt dışında kendini her zaman Kıbrıslı bir Türk olarak anlatsa da.

Şimdi İstanbul Bienali’yle eş zamanlı olarak İstanbul’da bir müzede sergi yapması çok önemli.

Tabii burada Hüseyin Çağlayan’ı bu sergiye ikna eden Murat Pilevneli’nin hakkını da vermek lazım.

Peki ama neden?

Çünkü Hüseyin Çağlayan, yurt dışında bilinen çok az sayıdaki Türk sanatçıdan biri ve bu sergiyle İstanbul’u uluslararası bir sanat destinasyonu hâline getirmeye sağladığı katkı çok büyük.

Sergi 8 Ocak 2023’e kadar görülebilir.
 
Üst Alt