Kraliçe sofrası

Kraliçe II. Elizabeth 96 yaşına kadar sağlıklı yaşadı ve tam 70 yıl tahtta kaldı. Dünyada her istediği lezzeti tadabilirdi, ama yemek konusunda oldukça tutucuydu. Sevdiği klasik tatlardan hiç şaşmadı, asla maceralara girmedi. Bir zamanlar üzerinde güneşin batmadığı Birleşik Krallık’ın Kraliçesi, mütevazı yerel ve mevsimsel beslenmesini hiç değiştirmedi. Ne yerdi ne severdi ne sevmezdi; size birinci elden bilgi

70 yıl tahtta kalmak herkese nasip olmaz. Büyük Britanya gibi eski sömürge ülkeleriyle birlikte dünyaya hükmetmiş bir ülkenin kraliçesi olmak dile kolay. İngiltere’nin en uzun kraliyet tacını taşımış kraliçesi aynı zamanda dünyayı en çok gezmiş kraliçesi. Peki, bunca ülkeyi ziyaret eden Kraliçe, dünyanın tüm lezzetlerini tattı mı? Hayır, asla! Bu ziyaretler lezzet maceralarına açık geçmiyordu. Peki, Türkiye’ye üç kez, 1961, 1971 ve 2008 yıllarında gelen Kraliçe’nin Türkiye ziyaretleri nasıl geçti? Bir kere kendisine servis yapmış, yemeklerine eşlik etmiş olanların verdikleri bilgiye göre, her yurt dışı ziyaretinde, öncelikle Saray tarafından, ziyaret edilecek ülkenin yetkililerine “kaçınılması gereken yiyeceklerin bir listesi”, diplomatik kanallardan iletiliyordu.

631ba18986b2453cc0b9b6ac.jpg


Gastro diplomasi

Bu yasak listesi hem güvenlik açısından hem de Kraliçe’nin lezzet tercihlerine göre ayarlanıyordu. Örneğin Türkiye’yi 2008’de ziyaretinde salçalı, soslu yemekler istenmemişti. Her zaman tek renk, desensiz, çoğu kez de canlı renkli kıyafetler giyen Kraliçe’nin eli titrerse üzerine sıçrayacak en ufak bir damla sosun hem kıyafeti hem de ziyareti lekeleyeceği aşikârdı. Bu yüzden protokolde böyle bir kaza asla istenmiyordu. Ayrıca her yerde olduğu gibi baharat, acı, soğan ve sarımsak olmayan bir menü istediği biliniyor. Dublin ziyaretinde resmî ziyafeti hazırlayan 2 Michelin yıldızlı Chapter One restoranın şefi Ross Lewis ile bizzat ziyafet menüsü hakkında sohbet etme şansım olmuştu. Hatta bu ziyafetin öyküsü benim de katıldığım Dublin Gastronomi Konferansı’nda gastro diplomasi konusunda makale olarak sunulmuştu. İrlandalı şef de, en dikkat çeken yasak maddesinin baharat olduğunu doğruluyor. Oysa eşi Prens Philip ve kendisinden beş taht önce kraliçe tacını taşıyan Kraliçe Victoria, Hint işi bol baharatlı köri yemeklerini çok severmiş. Hatta Victoria, öğle yemeklerinde, kâhyası Abdul Karim’in tarifiyle mercimekli köri istermiş.

631ba1f186b2453cc0b9b6af.jpg


Ne yer ne içerdi?

Kraliçe’nin tercihleri mevsimsellikten yana. 2008 ziyareti tam da Mayıs ortasına rastladığı için kendisine zeytinyağlı enginar sunulmuştu. Diğer yemek seçimlerini bilemeyeceğim, ama bu tam isabet diyebilirim, en azından ilkesel olarak. Tam 11 yıl şefliğini yapmış Darren McGrady’nin verdiği bilgiye göre, her şeyi mevsiminde yemeyi seven Kraliçe, çileği çok sevmesine rağmen mevsimi dışında asla yemezmiş. McGrady, Kraliçe’nin yeknesak beslendiği bilgisini veriyor. Mütevazı bir kahvaltı, tavada tereyağıyla çalkalanmış yumurta, sütle kahvaltı gevreği, elbette her zaman yanında Earl Grey çayı, öğlen hafif bir yemek, ızgara balık veya tavuk, akşamüstü İngiliz usulü çay saati, reçelli kremalı çörekler ve salatalıklı veya somonlu sandviçlerle; ama dikkat, ekmeklerin kenarı asla olmayacak! Akşamları asla karbonhidrat yok, protein ağırlıklı. Kraliyet sporu olan avcılık gereği av etleri tercihiydi. Elbette soğuk İskoç sularında avlanmış yaban somonu gibi lezzetlere hayır demiyordu. Bir zaafı varsa o da çikolataydı. Hele hele çikolatalı pasta olunca dayanamıyordu.

631ba29186b2453cc0b9b6b1.jpg


Kral’ın yemek zevki

Peki, 73 yaşında Kraliyet tacına kavuşan yeni Kral Charles’ın yemek zevki nasıl? Bir kere Charles çok ince bir yemek zevkine ve bilgisine sahip. Önceleri mimariye meraklıyken sonradan tamamen yemek konusuna eğildi ve İngiltere’nin yerel ürünlerine, yemek kültürüne odaklandı. Bir zamanlar, yıllar ve yıllar önce Camilla ile evlenmeden Ege’de yaptıkları yat gezisinde Türk karasularında gezinirken “imambayıldı” yemeğini beğendiği, ama aradığı siyah pirincin bir türlü Türkiye’de bulunamadığı anlatılır. Camilla ile evlenirken Galler bölgesinde yerel bir pazarda tattığı Etta Richardson adlı bir ev hanımının yaptığı keki tattığında, o kadar beğendi ki, düğün pastasını kadına ısmarladı. Organik tarım savunucusu oldu ve Kraliyet arazisinde kurduğu çiftliklerde üretilen çok özel ürünlerle Duchy Originals markasını yarattı. İngiliz mutfağını ve İngiliz şefleri her fırsatta ön plana çıkardı.

Ama yemek konusunda asıl yetkin kişi Camilla’nın oğlu Tom Parker Bowles. Sıkı bir yemek yazarı olan Tom, çok başka bir hayat yaşayabilecekken kendini yemek işine verdi. İstanbul’a da geldi; bir British Council etkinliğinde panelde bulunduk; bir başka ziyaretinde İstanbul’un tozunu attırdık, İstanbul hakkında övgü dolu bir yazı yazdı. Ne diyelim yemek dünyası için arkadaşımız, meslektaşımız Tom’un cici babası hayırlı olsun. Kraliçe öldü; yaşasın yeni Kral!
 
Üst Alt