BBC’de dikkat çeken yeni yapımlardan biri “The Capture” isimli polisiye. Başrolünde meraklılarının “Strike” dizisinden tanıdığı (J. K. Rowling’in Robert Galbraith adıyla yazdığı polisiye roman serisinin BBC uyarlaması) Holiday Grainger var.
Konu CCTV yani güvenlik kameraları etrafında gelişiyor ancak asıl mesele dönüp dolaşıp “deepfake” teknolojisine ve bunun nasıl yeni çağın en önemli silahı olduğuna gelip çatıyor. Deepfake, sosyal medyada karşımıza zaman zaman çıkan, ünlü isimlerin yüzünü kontrol ederek komik şeyler söyletmeye ve gülmemize yarayan şey değil.
Deepfake, var olan bir görüntüde yer alan kişinin yerine başka bir kişiyi yerleştirebilmek demek. Yani bir kişiye hiç söylemediği şeyleri söyletebilmek. Bir kişiye yapmadığı şeyleri yaptırabilmek. Şu aşamada bunun için hâlâ ciddi bir prodüksiyon gerekiyor ve deepfake var olan görüntülere uygulanıyor. Ancak gelecekte yaygın ve gerçek zamanlı deepfake teknolojisi yolda. Dizi işte bu yakın geleceğin deepfake imkânlarıyla neler yapılabileceğini, devletlerin, gizli servislerin nelerin hazırlığında olduğunu, hangi denemelere şimdiden başladıklarını konu alıyor.
ABD’de Trump’ın adaylık süreci ve seçilmesi, İngiltere’de Brexit süreci, bilgi kirliliği, haberlerin manipülasyonu, sosyal medya üzerinde belli topluluklar ve seçmen kitleleri üzerinde kamuoyu oluşturma, yalan haber yayma gibi konuların kontrol edilerek bir amaca yönelik kullanımı durumunda nasıl güçlü silahlara dönüştüğünü bütün dünyaya anlatmıştı. Söz konusu olan, var olmayan bir görüntü oluşturmak değildi, var olmayan bir algı, bir kamuoyu yaratmaktı. Daha sinsi, zamana hatta kuşaklara yayılabilecek bir operasyondan söz edilebilir. Şimdi buna deepfake’in eklemlenmesi söz konusu.
Gerçek zamanlı deepfake gibi konular sıradan insanların gerçekten kesinlikle ayırt edemeyeceği yeni tip bir gerçekliğin ve görüntülerin varlığını gündeme getiriyor. Bunlarla mesela dizide olduğu bir ülkenin başka bir ülkenin bakanına canlı yayında hiç söylemediği şeyleri söyleterek siyaseti kontrol altına alması mümkün. Ticareti, ihaleleri kontrol etmek mümkün. Devletler arası dengeleri değiştirmek mümkün.
CCTV kameralarındaki görüntülere gerçek zamanlı olarak müdahale ederek herhangi birini yapmadığı bir şeyi yaparken göstermek mümkün. Gerçek dünyada o an o sokakta hiçbir şey olmasa da bütün dünya güvenlik kamera kayıtlarına bakarak bir olayın yaşanmış olduğunu düşünebilir mi? Kimse hayır diyemeyecek bir süre sonra. Çünkü özellikle de Kovid sonrası dönemde biz birbirimizi artık gerçekten daha fazla ekranlardan görmeye başladık. Akrabalar, iş arkadaşları, normal arkadaşlar artık ekrandaki bazı şekillerden ve seslerden ibaretler. Birbirini ekrandan değil gerçek hayatta daha çok gören arkadaş grupları varsa beni yalanlasınlar.
Günümüzde bu teknolojiler kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa mesela hangi golleri yedik, hangi sahte görüntülere, konuşmalara inandık? Hangi olmamış olaylar olmuş gibi gösterildi, hangi gerçekler gizlendi? Kimsenin bildiğini sanmam. Bildiğimiz ve haberlerden öğrendiğim şu: Bu konu ileride çok baş ağrıtacak, çok can yakacak, ortalık çok karışacak.
Çocukluğumuzda izlediğimiz Cüneyt Arkın filmlerinde kötüler belliydi ve onlarla delikanlıca mücadele edilirdi. Yani kahraman evire çevire döver kötü adamı ve nihayetinde konu kapanır. Kötüleri yenmek için en makbul yöntem de budur. Diğer yöntemler kalleşlik olarak adlandırılır. Ve kalleşlik bu filmlerde sadece düşmanın yapacağı bir şeydir. “Delikanlı gibi çık ortaya” lafı mesela bizim olaylara bakışımızı gösterir Türk milleti olarak ve şu dünyada en ufak bir geçerliliği kalmamış gibi görünüyor. Yakında ortada “Delikanlı gibi çık” diye bağıracak biri bile kalmayabilir.
Konu CCTV yani güvenlik kameraları etrafında gelişiyor ancak asıl mesele dönüp dolaşıp “deepfake” teknolojisine ve bunun nasıl yeni çağın en önemli silahı olduğuna gelip çatıyor. Deepfake, sosyal medyada karşımıza zaman zaman çıkan, ünlü isimlerin yüzünü kontrol ederek komik şeyler söyletmeye ve gülmemize yarayan şey değil.
Deepfake, var olan bir görüntüde yer alan kişinin yerine başka bir kişiyi yerleştirebilmek demek. Yani bir kişiye hiç söylemediği şeyleri söyletebilmek. Bir kişiye yapmadığı şeyleri yaptırabilmek. Şu aşamada bunun için hâlâ ciddi bir prodüksiyon gerekiyor ve deepfake var olan görüntülere uygulanıyor. Ancak gelecekte yaygın ve gerçek zamanlı deepfake teknolojisi yolda. Dizi işte bu yakın geleceğin deepfake imkânlarıyla neler yapılabileceğini, devletlerin, gizli servislerin nelerin hazırlığında olduğunu, hangi denemelere şimdiden başladıklarını konu alıyor.
ABD’de Trump’ın adaylık süreci ve seçilmesi, İngiltere’de Brexit süreci, bilgi kirliliği, haberlerin manipülasyonu, sosyal medya üzerinde belli topluluklar ve seçmen kitleleri üzerinde kamuoyu oluşturma, yalan haber yayma gibi konuların kontrol edilerek bir amaca yönelik kullanımı durumunda nasıl güçlü silahlara dönüştüğünü bütün dünyaya anlatmıştı. Söz konusu olan, var olmayan bir görüntü oluşturmak değildi, var olmayan bir algı, bir kamuoyu yaratmaktı. Daha sinsi, zamana hatta kuşaklara yayılabilecek bir operasyondan söz edilebilir. Şimdi buna deepfake’in eklemlenmesi söz konusu.
Gerçek zamanlı deepfake gibi konular sıradan insanların gerçekten kesinlikle ayırt edemeyeceği yeni tip bir gerçekliğin ve görüntülerin varlığını gündeme getiriyor. Bunlarla mesela dizide olduğu bir ülkenin başka bir ülkenin bakanına canlı yayında hiç söylemediği şeyleri söyleterek siyaseti kontrol altına alması mümkün. Ticareti, ihaleleri kontrol etmek mümkün. Devletler arası dengeleri değiştirmek mümkün.
CCTV kameralarındaki görüntülere gerçek zamanlı olarak müdahale ederek herhangi birini yapmadığı bir şeyi yaparken göstermek mümkün. Gerçek dünyada o an o sokakta hiçbir şey olmasa da bütün dünya güvenlik kamera kayıtlarına bakarak bir olayın yaşanmış olduğunu düşünebilir mi? Kimse hayır diyemeyecek bir süre sonra. Çünkü özellikle de Kovid sonrası dönemde biz birbirimizi artık gerçekten daha fazla ekranlardan görmeye başladık. Akrabalar, iş arkadaşları, normal arkadaşlar artık ekrandaki bazı şekillerden ve seslerden ibaretler. Birbirini ekrandan değil gerçek hayatta daha çok gören arkadaş grupları varsa beni yalanlasınlar.
Günümüzde bu teknolojiler kullanılıyor mu? Kullanılıyorsa mesela hangi golleri yedik, hangi sahte görüntülere, konuşmalara inandık? Hangi olmamış olaylar olmuş gibi gösterildi, hangi gerçekler gizlendi? Kimsenin bildiğini sanmam. Bildiğimiz ve haberlerden öğrendiğim şu: Bu konu ileride çok baş ağrıtacak, çok can yakacak, ortalık çok karışacak.
Çocukluğumuzda izlediğimiz Cüneyt Arkın filmlerinde kötüler belliydi ve onlarla delikanlıca mücadele edilirdi. Yani kahraman evire çevire döver kötü adamı ve nihayetinde konu kapanır. Kötüleri yenmek için en makbul yöntem de budur. Diğer yöntemler kalleşlik olarak adlandırılır. Ve kalleşlik bu filmlerde sadece düşmanın yapacağı bir şeydir. “Delikanlı gibi çık ortaya” lafı mesela bizim olaylara bakışımızı gösterir Türk milleti olarak ve şu dünyada en ufak bir geçerliliği kalmamış gibi görünüyor. Yakında ortada “Delikanlı gibi çık” diye bağıracak biri bile kalmayabilir.